Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nevzat Şahin ve çalışma arkadaşları Doç. Dr. Hilal Ay ve Dr. Öğr. Üyesi Hayrettin Saygın; başta Türkiye’nin farklı bölgeleri ve Türkmenistan’ın Karakum Çölü olmak üzere, Kıbrıs, Suudi Arabistan ve Nijerya’dan alınan toprak ile sediment, bitki kök ve dokularından aldıkları örnekler üzerinde yaptıkları izolasyon çalışmaları neticesinde 60 yeni tür bakteri keşfetti.
2 yıllık çalışma sonucu bulunan bu farklı cinslere ait yeni türlerin dünya literatürüne kazandırılması amaçlanıyor.
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünde seçkin ve uzman öğretim üyelerin bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Şahin, uluslararası rekabet gücüne sahip olduklarını, mikrobiyal sistematik alanında dünyada kabul edilen tüm standart testlerin moleküler biyoloji ve genetik araştırma laboratuvarlarında yapılabildiğini belirtti. Gerek Türkiye’deki birçok üniversite öğretim üyesi ve araştırma enstitüleri ile gerekse İngiltere, Almanya ve İspanya gibi ülkelerdeki araştırma grupları ile çok sayıda çalışmalarının bulunduğunu açıklayan Şahin, mikrobiyal sistematik alanında OMÜ’nün “Türkiye’nin öncü üniversitesi” olduğunu söyledi. Şahin, uluslararası camiada ise OMÜ’nün dünyada “önemli bir merkez” olarak kabul edildiğini vurguladı.
Prof. Dr. Nevzat Şahin literatüre kazandırdıkları organizmaların çok büyük bir kısmının aktinobakteri olarak tanımlandığını, üzerinde araştırmaların yapıldığı organizmaların da yine aktinobakteri grubu organizmalar olduğunu ifade etti.
Şahin sözlerine şöyle devam etti: “Aktinobakterler; çok geniş bir bakteri grubu olup doğada ekolojik rolleri yanında, tedavide yaygın olarak kullandığımız streptomisin, eritromisin ve vankomisin gibi çok değerli yüzlerce antibiyotiğin de elde edildiği kaynak organizmalardır. Dolayısıyla bu grup mikroorganizmalar biyoteknolojik olarak ekonomik öneme sahip kıymetli organizmalardır. Dünya literatüründe yeni bir aktinobakteri türü keşfetmek, yeni bir antibiyotik keşfetmek ile eşdeğer kabul edilmektedir. Keşfettiğimiz bu organizmaları, doğal habitatları olan toprak, sediment, su, bitki kök ve doku kısımlarından alınan örneklerden laboratuvarlarımızda izolasyonlarını yapıyoruz. İzole ettiğimiz mikroorganizmalar üzerinde biyokimyasal, beslenme, antimikrobiyal aktivite, antibiyotik ve kimyasal inhibitörlere duyarlılık ve genom sekanslama gibi uluslararası standartlara uygun çok sayıda test uygulayıp tanımlıyoruz. Tanımladığımız mikroorganizmalar içinde yeni türler varsa, bunlara yine uluslararası Latince isimlendirme kurallarına uygun olarak isim veriyoruz. Bu yeni türlerin İngilizce makaleleri yazılıyor ve çok saygın dergilerde hakemlerin incelemelerinden geçerek yayımlanıyor. Böylelikle bu türler literatüre kazandırılmış oluyor.”
Son 10 yılda çalışma arkadaşlarıyla birlikte 70’ten fazla bakteri türünü literatüre kazandırdıklarını belirten Şahin sözlerine şunları ekledi: “Ülkemizin mikrobiyal gen kaynaklarının tespitine yönelik çalışmalarımız kesintisiz devam etmektedir. Covid-19 salgınının olumsuz etkilerine rağmen laboratuvar çalışmalarımıza hiç ara vermedik. Yaptığımız bu çalışmalarda tanımladığımız 70 türe ilaveten son iki yılda 60 yeni bakteri türünü daha keşfettik. Yapılan genomik analizlere göre keşfettiğimiz bu yeni bakteri türlerinin büyük bir kısmının genomlarında çok sayıda antibiyotik gen kümelerine sahip olduklarını belirledik. Bu yeni bakteri türleri de bu özellikleriyle yeni ilaç keşif araştırmaları için kaynak organizma olabileceklerini göstermektedir.”
Keşfedilen her bir yeni bakteri türünün, yeni ilaç ve antibiyotik araştırmaları için de önemli adım olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Şahin, Türkiye’nin mikrobiyal gen kaynaklarının belirlenmesi ve bu gen kaynaklarının değerli ürünlere dönüştürülmesi gayreti içinde olduklarını kaydetti ve sözlerini şöyle tamamladı: “Son iki yılda yeni ilaç ve antibiyotik öncülü olabilecek kimyasalların keşfine yönelik çalışmalarımız da bulunmaktadır. Çalışma arkadaşlarım ile birlikte isimlendirip tanımladığımız ve dünya literatürüne kazandırdığımız altı (6) bakteri türü üzerinde yeni ilaç öncülü keşfine yönelik hazırladığımız araştırma projemiz devlet desteğine layık görülmüştür. İlk yılını tamamladığımız bu projemizin sonuçları oldukça ümit vericidir. Bizim tanımlayıp, isimlendirip literatüre kazandırdığımız başka bakteri türlerimiz üzerinde araştırmalar yapan farklı çalışma gruplarının da olduğunu biliyoruz. Bu durum bizim adımıza çok sevindirici ve gurur vericidir. Ümit ediyorum ki genç bilim insanlarının mikrobiyal sistematik ve biyoteknolojik alana artan ilgileri sayesinde ülkemizin gen kaynaklarından katma değer oluşturma gayretleri de artarak devam edecektir.”