Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) koordinatörlüğünde, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Samsun İlkadım İlçe Müdürlüğü iş birliğiyle yürütülen Erasmus+ Programı Okul Eğitiminde İş Birliği Ortaklıkları KA220 kapsamındaki "İki Kere Özel Öğrenciler: Öğrenme Dezavantajı Olan Özel Yeteneklileri Fark Edelim!" projesinin açılış programı gerçekleştirildi.
Türkiye, Polonya, Bulgaristan, İtalya ve Çekya'nın ortak olduğu proje kapsamında; "İki Kere Özel Farkındalık Eğitimi Programı" geliştirilmesi, sosyo-duygusal eğitim programının hazırlanması, dijital içeriklerin dönüştürülmesi ve bir e-öğrenme platformunun kurulması planlanıyor.
OMÜ Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen açılış etkinliğine; Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal, MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Otrar, OMÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selim Eren, Üniversite Genel Sekreteri Prof. Dr. İdris Varıcı, Atakum İlçe Millî Eğitim Müdürü Mehmet İrfan Yetik, İlkadım İlçe Millî Eğitim Müdürü Özer Ersoy, akademisyenler, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.
Açılışta söz alan Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal, yaşadığımız dünyada sosyolojik anlamda gerçekleştirilen çalışmalarda toplumun tüm bireylerinin katkısının oldukça önemli olduğunu vurgulayarak “Bu bağlamda, proje gerçekten çok değerli; birincisi, kurumlar arasında iş birliği imkânı sunması ve diğer taraftan ortak bir kültür oluşturarak herkesin faydalanabileceği çıkarımlar sağlaması açısından oldukça önem arz ediyor. Bu nedenle, projeye başından beri destek veren akademisyenlerimizi ve katkı sağlayan tüm paydaşları tebrik etmek istiyorum. 2 yıl sürecek proje çalışması boyunca özellikle ‘İki Kere Özel Farkındalık Eğitimi Programı’, sosyo-duygusal eğitim programının hazırlanması, dijital içerik geliştirilmesi ve e-öğrenme platformu kurulması gibi önemli adımların atılması planlanmakta.” dedi.
Eğitim konusunda erteleme veya tartışmanın söz konusu olamayacağını belirten Rektör Ünal, sözlerine şöyle devam etti:
“Eğitim, OMÜ'nün misyonunda tartışılmaz bir öneme sahip güçlü bir araç. Bizim için eğitim, tartışılacak ya da ertelenebilecek bir konu değildir. 2020 yılında göreve geldiğimizde, günümüz koşullarının gerektirdiği değişiklikleri yaparak eğitimde köklü bir revizyona gittik. Bu revizyonun en önemli adımlarından biri, araştırma geliştirme (AR-GE) ve eğitim alanında atıldı. Çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirdiğimizde, önemli bir mesafe katettiğimizi ve başarılarımızın literatüre yansıdığını görebiliriz. University Ranking by Academic Performance (URAP) sıralamasında 2020 yılında 31’inci sırada olan OMÜ, 2 yıl içerisinde 5 basamak atlayarak 26’ncı sıraya yükseldi. Daha sonra, 2021 yılında Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) tarafından akredite edilen ilk 5 üniversiteden biri olduk. Ardından OMÜ'ye, son olarak 2014 yılında alabildiği ‘Girişimci Üniversite’ unvanını geri kazandırdık. Tüm bu sürecin sonunda Yükseköğretim Kurulu, Üniversitemizi Araştırma Üniversitesi Aday İzleme Programı'na dâhil ettiğini açıkladı. Yaşananlar, kısa sürede elde ettiğimiz başarıların sadece birkaçını oluşturuyor.”
Projelerin kalite kültürünü oluşturacağını belirten Rektör Ünal, sözlerini öğretmenlerden gelecek her türlü isteğe açık olduklarını belirterek tamamladı.
Projenin başlangıç hikâyesini anlatarak sözlerine başlayan Rektör Danışmanı ve Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Şener Şentürk de “İki kere özel kavramı; üstün zekâ/yetenek ile eş zamanlı olarak özel öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, sosyal-duygusal gelişim bozukluğu, dil konuşma bozukluğu gibi durumlardan birine sahip olmayı içermekte. Projenin ortaya çıkış hikâyesinden bahsedecek olursak, her proje gibi bu projenin de bir problemle başladığını belirtmemiz gerekiyor. 2007 yılında Merzifon'da MEB’te görev yaparken, bir meslektaşımızın çocuğunun hikâyesinden ilham aldık ve bu temel üzerine projeyi şekillendirdik. Daha sonra, koymuş olduğumuz tanıların nasıl desteklenmesi gerektiği konusunda ilerledik ve 2008 yılında bir dernek kurduk. Bu süreçte çocukların sosyal gelişimlerini yakından takip ettik.” diye konuştu.
Çocukların sosyal programları için yaklaşık 5 yıl araştırma yaptıklarının altını çizen Şentürk, devamında “Üzerinde durduğumuz konu, çocukların küçük yaşta psikolojik zorluklarla karşılaşması ve akranları tarafından anlaşılmamaları, aynı şekilde bu çocukların da akranlarını anlamamalarıdır. Bu bağlamda özellikle çocukların gelişimine odaklanarak sosyal gelişimlerine katkı sağlamak üzerine çalışmalar yaptık. Çocuklarımızı rehberlik uzmanlarıyla birlikte koordineli şekilde destekleme fırsatı bulduk ve bu süreçte hem çocuklarla hem de kendimizle gelişmeye çalıştık. Bu süreçte, öncelikle okul öncesi ve sınıf öğretmenlerine yönelik eğitimler düzenledik ve ardından Samsun Bilim ve Sanat Merkezi etkinliklerine katıldık. Materyal noktasında MEB ile iş birliği içinde çalıştık ve bilgi şölenleri düzenledik. Temel amacımız; özel yetenekli çocukların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri bir ağ oluşturması ve Türkiye'nin dört bir yanından gelen çocukların sosyal gelişimine katkı sağlayacak bir ortam oluşturmaktı. Akademik açıdan, ulusal ve uluslararası kongrelere katılarak bildiriler sunduk, makaleler, kitaplar ve tezler yayınladık. Sonuç olarak, bu projeyi hayata geçirerek 250 bin avro hibe desteği kazandık.” sözleriyle söz konusu projenin uzun soluklu aşamalarına dikkat çekti.
Bir diğer konuşmacı MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Mustafa Otrar ise farkındalık, duyarlılık ve bilinçli olmanın önemine işaret ederek “Bu önemli projenin içinde bulunmak, içimde güzel duygular uyandırıyor. Vurgulamak istediğimiz ana hedef, insanın doğasına nasıl baktığımızdır. Bugün burada buluşmamızın ana teması, farkındalık ve fark etme üzerine. Dünyaya fark edilecek birçok unsur ile birlikte geliyoruz ve bu unsurları biz belirleyemiyoruz. Bu noktada kendimizi konumlandırmamız gereken temel eksen, eğitimle ilgili ne yaptığımızı veya yapmadığımızı belirleyen ana unsurdur. Bugünkü stratejimizin odak noktası ise farkındalık kavramı ve aslında herkes fark edilmek istiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Anadolu kültürünün insan odaklı yaklaşımından da bahseden Otrar, belirledikleri hedeflerve yürüttükleri çalışmalar hakkında şu bilgileri paylaştı:
“İnsanların getirdiği özellikleri anlamadan onları etkili bir şekilde eğitemeyiz. Her bireyin farklı öğrenme tarzları olduğunu unutmamalıyız. Projenin genel hedefi, Türkiye'deki özel eğitim hizmetlerini iyileştirerek, özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların toplumla bütünleşmelerine katkıda bulunmak. Bu proje ile amacımız; özel eğitime ihtiyacı olan ve özel yetenekli çocukların eğitimlerine erişimlerini artırmak ve toplumla bütünleşmelerini desteklemek için fırsatları çoğaltmak ve öğrenme ortamlarını iyileştirmek. Özel gereksinimli çocukların eğitiminde yardımcı öğretmenlerin varlığı son derece önemli. Nitekim sadece özel kuruluşlarda değil, kaynaştırma eğitimin olduğu okullarda da özel öğretmenlerin bulunması gerekiyor. Şunu da ifade etmeliyim ki mevzuat değişiklikleriyle ilgili olarak önümüzdeki günlerde güncellemeler yapacağız. Ayrıca, özel eğitim okullarımızda rehberlik programları hazırlıyoruz ve yapay zekâ destekli testler geliştirmekteyiz.”
Projenin açılış programından sonra Doç. Dr. Şener Şentürk moderatörlüğünde düzenlenen 'Türkiye'de Özel Yetenek ve İki Kere Özellerin Eğitimi' adlı panelde; Prof. Dr. M. Serdar Köksal 'Özel Yeteneklilerin Eğitiminde Güncel Yaklaşımlar', Doç. Dr. Sema Tan 'İki Kere Özel: Mitler ve Gerçekler', İdil Kefeli 'Yaşama Farklı Bir Bakış: İki Kere Özel Olmak' ve Doç. Dr. Mustafa Otrar 'MEB'in Özel Yetenekliler Projeksiyonu' başlıklı sunumlarıyla katılımcılara hitap etti.
Program, belge ve hediye takdiminin ardından sona erdi.