Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, gençlerin yüzde 18’inin son 3 ay içerisinde en az bir kez dijital nefret söylemine maruz kaldığını söyledi.
Dijital mecranın avantajlar sunması kadar birçok risk ve tehlikeyi de barındırdığına işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, “Avrupa’da yapılan bir çalışma gençlerin yüzde 18’inin son 3 ay içerisinde en az bir kez dijital nefret söylemine maruz kaldığını gösterdi. Dijital ortam fikirlerimizi, duygularımızı ve ön yargılarımızı yayabileceğimiz hatta bambaşka profillerle gerçek hayatta olmak istediğimiz ama olamadığımız, başarmak isteyip başaramadığımız hemen her şeyi yapmamıza olanak sağlıyor. Gençler kendilerini akran grubuna kabul ettirmek ya da sosyal statü elde etmek için dijital nefret söylemine başvurabilir. Genelde bu davranışları sahte hesaplar üzerinden yapıyorlar. Dijital dünya sonsuzluk ve güç sunuyor.” dedi.
Nefret söyleminin temelindeki sebepleri anlatan Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, bu hususa ilişkin şunları dile getirdi:
“Sosyokültürel ve sosyoekonomik nedenler, arkadaş ilişkileri, aile içi problemler ve gelişimsel dönemin beraberinde getirdiği duygusal değişimler bir kişiye ya da gruba yönlendirebiliyor. Saniyeler içerisinde hakaret, aşağılama ve ayrımcılıkla özdeşleşen söylemler bir kartopu etkisiyle sanal ortamda yayılıyor. Kendisiyle benzer görüşlere sahip olan bireylerin varlığı, kişiyi yalnızlık hissinden kurtarıyor. Ne yazık ki dijital ortamın kontrolsüz olması, gençlerin bu söylemlere devam etmesini destekliyor.”
Çocukların erişkinliğe geçerken rol model alacağı bir kahramana ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Dinçer, “Yapılan bir çalışma, dijital nefret söylemine maruz kalan kişilerin yüzde 62’sinin bu olayla tesadüfen karşılaştığını gösteriyor. Kahraman rolünü ebeveyn üstlenmediğinde, dijital dünyanın popüler ve zorba kişileri gençlerin rol modeli olmakta.” diye konuştu.
13 yaşından önce çocukların sosyal medya hesabı olmaması gerektiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ayçiçek Dinçer, sözlerine şunları ekledi:
“Çocuklar, karşılaştıkları bu sonsuzluk ve güç dünyasında ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duyacaktır. Yaşımız, işimiz ve eğitimimiz ne olursa olsun dijital okuryazarlığımızı arttırmamız gerekiyor. Sosyal medya ve dijital ortamın kullanımıyla ilgili olarak küçük yaşlarda ekran süresini belirlemek gerekiyor. Kurallarımızı koyalım ve bizler de ebeveynleri olarak o kurallara uyalım. Çocuğunuza güvenli internet kullanımını öğretin. ‘Bu siteye girme, şunu yazma’ gibi emir cümleleri kurmak yerine, çocuklarımıza bunları yapmaları sonucunda karşılaşabilecekleri riskleri anlatın. Öncesinde yapılan planlama çocuğunuzun size olan güvenini artıracaktır. Yargılanmayacağını bildiğinde sizinle daha kolay iletişime geçecektir. Bu şekilde çocuğunuzun mağdur olma olasılığını azaltmış olursunuz. Çocuğunuz böyle bir durumda fail olsa bile iletişiminizi açık tutun. Aşırı tepki verme, aşağılama, hakaret etme ve yargılama yoluna gitmeyin. Davranışını onaylamadığınızı mutlaka uygun bir dille belirtin ve neden böyle bir şeye başvurduğunu anlamaya çalışın. Olayı değerlendirip web sitesine hatta kolluk kuvvetlerinin ilgili birimlerine bildirim yapabilirsiniz.”
Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, çok sık kullanılan sosyal ağların, nefret söylemi içerikli paylaşımlara yönelik yaptırımlarına dair şu bilgiyi paylaştı:
“Ocak ve Mart 2021 arasında YouTube, nefret söylemi politikasını ihlal eden 85 bin 247 videoyu kaldırdı. O yılın aynı çeyreğinde Facebook toplam 25.2 milyon içerik; Instagram ise 6.3 milyon içerik hakkında işlem yapıldığını bildirdi. Twitter'ın son şeffaflık raporuna göre şirket Temmuz ve Aralık 2020 tarihleri arasında nefret söylemi politikasını ihlal ettiği düşünülen 1 milyon 628 bin 281 adet içeriği kaldırdı.”